Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
19.yy’ın en belirgin özelliği siyasi ideolojiler çağı olmasıdır. Bu duruma Fransız devriminin beklenen sonuçları vermemesi ve endüstrinin gelişmesiyle oluşan ekonomik dengesizlik sebep olmuştur.
18.yy’da sadece dine, geleneğe baş kaldırma olmamış, aynı zamanda siyasi otoriteye de baş kaldırma gerçekleştirilerek devletin gücünü azaltıp, bireyin gücünü arttırmak amaçlanmıştır. Bu nedenle 18. yy’da liberalizm ortaya çıkmış, fakat istenen eşitlik, özgürlük gene sağlanamamış, bu nedenle liberalizme bir tepki olarak 19.yy’da sosyalizm ortaya çıkmış ve eşitlik kavramına önem verilmiştir. Bu nedenle 19.yy’u biz Liberalizm ile Sosyalizm’in çekiştiği ideolojiler çağı olarak görebiliriz. Bu dönemde Sosyalizm’in temsilci olarak Saint Simon’u görürüz.
Bilimsel gelişmeler 18.yy ve 19.yy’un ilk çeyreğinde devam etmiştir. Daha sonraki zamanda yapılanlar bir önceki yapılanların geliştirilmesi şeklinde olmuştur. Bu dönemde yaşama uygulanabilir çeşitli teknolojilerle yeni buluşlar ortaya çıkmıştır. Bu yüzyılda Buhar enerjisi ile çalışan Buhar makinesi bulunmuş, Lokomotif ve telgraf icat edilmiştir.
- Siyasal ve sosyal sorunlara önem verilmiştir. (Bunda Sosyalizmin etkisi görülür.)
- Yeni kültür ve insan tipi arayışlarına yönelme vardır. (Bunda da Sosyalizmin etkisi vardır.)
- Din ve geleneğe karşı olan tutum yaygınlaşmıştır.
- Olgulara dayalı bilim anlayışı geliştirilmiştir. (Pozitivizmin etkisi vardır.)
- Bu dönemde 5 akım karşımıza çıkar. Bu akımlar: İdealizm (Fichte - Hegel), Pozitivizm (Auguste Comte), Romantizm (Schelling – Hegel), Nihilizm (Nietzsche), Diyalektik Materyalizm (Karl Marx)
b-) Pozitivizm (Auguste Comte): Çıkış noktası Kant’ın “Metafizik bilim olamaz” düşüncesidir. Buna bağlı olarak Comte, felsefenin metafiziği bırakıp olgulara dayanmasını savunur. Felsefenin alanı gözlenebilen ve ölçülebilen somut varlıklarla sınırlıdır. Metafiziği tamamen reddederler. Her şeyi maddesel olarak görürler. Pozitivizm bilimlerin gelişmesiyle beraber ortaya çıkmıştır. Kurucusu Auguste Comte’dur.
c-) Romantizm (Schelling - Hegel): Çıkış noktası Kant’tır. Varlık, insan aklının ve duygularının dışarı vurumudur. Aydınlanma dönemi olan 18.yy’ın salt akılcı görüşlerine tepki olarak doğmuştur. Bilimin insan ruhunu sınırladığını ve daralttığını söylerler. Temsilcisi Schelling, Hegel ve Musset’tir.
Ona göre her objenin arkasında bir ide saklıdır. İşte düşünce, objenin arkasındaki ideyi kavramaktır. Her obje akılsaldır. Böylece her akli olan gerçektir. Her gerçek olanda akılsaldır. Aklın yasalarıyla varlığın yasaları bir ve aynıdır. Bu nedenle felsefi düşüncede dışarıdan gelecek araca gerek yoktur. Düşünme kendi kendisinden beslenir. Hegel’e göre akıl dışında herhangi bir bilgi edinme yetisi yoktur.
Hegel’e göre nesnelerin tümü 3 evreye ayrılır. Bu da 3 bilgi türüne karşılık gelir.
1-) Salt Matematik – Salt mantık bilimi düşüncenin formlarıyla ilgilidir. Zaman ve uzay içinde değildirler. İdeal olan şeylerdir. Gerçek nesnelerdir. Bu ilk aşama tez’dir.
2-) Doğa bilimler objelerle uğraşır. Salt form olan uzay ve cisimler dünyasının temelini oluşturur. Bu aşama anti sentez’dir.
3-) İde (Ruh – Geist) üzerindeki bilgi kavramlar ve nesneler dünyasındaki karşı olan şeyler, bu ruh alanında birbirleriyle uzlaşır. Bu aşama da sentez’dir.
Comte göre, bilimin amacı olgular arasında var olan sabit ilişkileri belirlemek değil, doğal yasaları bulmaktır. Bu amaç yalnızca deney ve gözlem yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu yolla ulaşılan bilgi pozitif bilgidir. Pozitif bilgi ile gelecekteki olayları önceden bilmek mümkün olacaktır. “Bilmek önceden görebilmek içindir, önceden görebilmek de düzenlemek içindir” sözü Comte’un felsefesini özetler.
Comte kurucusu olduğu Pozitivizm ile gözlenebilen olgulardan hareket eder. Pozitif felsefe insan zihninin tarih sürecinde geçirdiği 3 evrimsel aşamayı ifade eder. Buna göre bu felsefenin temelinde 3 yasa vardır. Teolojik, Metafizik ve Pozitif aşama.
- İlk dönem olan teolojik dönemde; insan her fenomeni doğaüstü nedenlere, kutsal güçlerin işi olarak açıklama girişiminde bulunur. Tüm doğa olayları ve evren, doğaüstü güçlerin veya tanrıların işi olarak görülürdü. Comte bu dönemi insandaki çocukluk dönemine benzetir.
- İkinci dönem olan metafizik dönem; teolojinin (dinin) düşsel aşırılığıyla pozitif aşamanın bilimsel akılcılığı arasında bir geçiş dönemidir.
- Üçüncü dönem olan pozitif dönemde; fenomenler arasındaki sürekli ilişkiler üzerinde durmuştur. Amaç her şeyi kapsayan tek yasayı bulabilmektir. Bu aşamada akıl, metafizik ile ilgili hiçbir düşünceye değer vermez. Sadece fiziksel bilimin yöntemini izler.
Toplumsal yapının gelişebilmesi için metafiziğin bırakılması ve gelişmeyi engelleyen bu aşamanın aşılması ve pozitif bilim safhasına geçilmesi gerekir. İşte evrene bilimsel açıdan bakıldığı zaman toplum yeniden düzenlenebilir ve toplumun ilerlemesi mümkün olabilir.
Comte aslında bir tür insanlık dini kurmak istemiştir. O bu dinde Tanrı yerine insanlığı, din adamları yerine bilginleri koymuştur. Ayrıca Comte Sosyolojinin temellerini atarak bu bilimin kurucusu sayılmıştır.
Marx’a göre, varlık bilincin dışında ve bilinçten bağımsız bir gerçeklik olarak vardır. Bize düşünceyi veren maddedir. Düşünce beynin bir ürünüdür. Madde değiştiği için düşünceler de değişir. Maddenin var oluşu harekettir. Hareket olmadan madde olamaz. Madde olmadan da hareket düşünülemez.
Evrenin gelişmesinin de diyalektik biçimde olduğunu söyler. Bunu Tez-antitez-Sentez ile açıklar. Fakat bu gelişmeler Hegel’in söylediği gibi ruhta değil de madde de oluşur. Evren olmuş bitmiş bir şey değildir. Diyalektik biçimde sürekli ilerleyen bir süreçtir. Olaylar arasındaki bağlantılar zorunlu yasalardır ve özü hareket olan maddenin zorunlu değişim yasasını kurar. Değişme her zaman karşıtlıkların çatışmasından doğar. Karşıtlar bir arada bulunur ve birbirlerine dönüşürler.
Diyalektik materyalizm evrenin ve onun yasalarının bilinebileceğini savunur. Evrende bilinemeyecek bir şey yoktur. Yalnızca henüz bilinmeyen şeyler vardır. Bunlar da bilim ve teknik ile bilinebilecektir. Bu görüş ile idealizme karşı bir görüş sergilemiştir. İdealizm evren ve yasalarının bilinemeyeceğini söyler.
Kısacası Nietzsche; insanlara yeni değerler, yeni amaçlar getirmeye çalışmıştır. Bu aşama da var olan değerlere özellikle Hıristiyanlığın bütün değerlerine karşı çıkar. Çünkü bu değerler yaşamı ortadan kaldırır. Bu değerlerin arkasında güçlü ve bağımsız olanlara karşı güçsüz olan yığınların kendilerini koruma içgüdüleri vardır. Ona göre insanlıkta ilerleme olabilmesi için güçlü bağımsız insanların egemenliğinde bir topluluk olması gerekir. İnsan kendisini yenileyecek ve aşacaktır. Her varlık kendisinden üstün bir şey yaratacaktır. Fakat insanın üstün insana ulaşabilmesi için kendisini yok etmesi gerekir.
* Farklı Kaynaktan 19. YY Felsefesi
19. yüzyılın en tipik özelliği siyasi ideolojiler çağı olmasıdır.
18.yy.da aydınlanma sadece dine ve geleneğe değil, siyasi otoriteyede başkaldırarak devletin gücünü azaltıp bireyin gücünü arttırmayı amaçlamıştır. O yüzden de siyasette ve ekonomide liberalizmin yıldızı parlamıştır. Ancak arzu edilen eşitlik, güvenlik yine sağlanamamıştır. Buna tepki olarak 19.yy.da sosyalizm ortaya çıkmış ve eşitlik kavramına önem vermiştir. 19.yy liberalizm ile sosyalizmin çekiştiği bir ideolojiler çağı olmuştur.
2. Olgulara dayalı bilim anlayışı.
3. Din ve geleneğe karşı olma.
4. Yeni kültür ve insan tipi arayışlarına yönelmedir.
Döneme Damga Vuran İsimler: Saint-Simon, A. Comte, K. Marx, S. Kierkegaard, F. Nietzsche, H. Bergson, J.Bentham, W. James, J. Dewey, C. Darwin, H. Spencer.
Tarih: 2016-03-02 01:56:17 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
19. Yüzyıl Felsefesi Nedir
18.yy’da sadece dine, geleneğe baş kaldırma olmamış, aynı zamanda siyasi otoriteye de baş kaldırma gerçekleştirilerek devletin gücünü azaltıp, bireyin gücünü arttırmak amaçlanmıştır. Bu nedenle 18. yy’da liberalizm ortaya çıkmış, fakat istenen eşitlik, özgürlük gene sağlanamamış, bu nedenle liberalizme bir tepki olarak 19.yy’da sosyalizm ortaya çıkmış ve eşitlik kavramına önem verilmiştir. Bu nedenle 19.yy’u biz Liberalizm ile Sosyalizm’in çekiştiği ideolojiler çağı olarak görebiliriz. Bu dönemde Sosyalizm’in temsilci olarak Saint Simon’u görürüz.
Bilimsel gelişmeler 18.yy ve 19.yy’un ilk çeyreğinde devam etmiştir. Daha sonraki zamanda yapılanlar bir önceki yapılanların geliştirilmesi şeklinde olmuştur. Bu dönemde yaşama uygulanabilir çeşitli teknolojilerle yeni buluşlar ortaya çıkmıştır. Bu yüzyılda Buhar enerjisi ile çalışan Buhar makinesi bulunmuş, Lokomotif ve telgraf icat edilmiştir.
1. 19. YY. FELSEFESİ ÖZELLİKLERİ
- Bu çağın en önemli özelliği ideolojilerin çekiştiği (Liberalizm – Sosyalizm) bir çağ olmasıdır.- Siyasal ve sosyal sorunlara önem verilmiştir. (Bunda Sosyalizmin etkisi görülür.)
- Yeni kültür ve insan tipi arayışlarına yönelme vardır. (Bunda da Sosyalizmin etkisi vardır.)
- Din ve geleneğe karşı olan tutum yaygınlaşmıştır.
- Olgulara dayalı bilim anlayışı geliştirilmiştir. (Pozitivizmin etkisi vardır.)
- Bu dönemde 5 akım karşımıza çıkar. Bu akımlar: İdealizm (Fichte - Hegel), Pozitivizm (Auguste Comte), Romantizm (Schelling – Hegel), Nihilizm (Nietzsche), Diyalektik Materyalizm (Karl Marx)
2. 19. YY’DAKİ FELSEFİ AKIMLAR
a-) İdealizm (Fichte – Hegel): İdealizmin kurucusu Platon’dur. İdealizm düşünceyi esas alır. Felsefi problemleri düşünceyle açıklarlar. Metafiziğe yer verirler. Empirizm ve Pozitivizme karşıdır. 19.yy temsilcileri Fichte ve Hegel’dir.b-) Pozitivizm (Auguste Comte): Çıkış noktası Kant’ın “Metafizik bilim olamaz” düşüncesidir. Buna bağlı olarak Comte, felsefenin metafiziği bırakıp olgulara dayanmasını savunur. Felsefenin alanı gözlenebilen ve ölçülebilen somut varlıklarla sınırlıdır. Metafiziği tamamen reddederler. Her şeyi maddesel olarak görürler. Pozitivizm bilimlerin gelişmesiyle beraber ortaya çıkmıştır. Kurucusu Auguste Comte’dur.
c-) Romantizm (Schelling - Hegel): Çıkış noktası Kant’tır. Varlık, insan aklının ve duygularının dışarı vurumudur. Aydınlanma dönemi olan 18.yy’ın salt akılcı görüşlerine tepki olarak doğmuştur. Bilimin insan ruhunu sınırladığını ve daralttığını söylerler. Temsilcisi Schelling, Hegel ve Musset’tir.
HEGEL (1770 – 1831) VE İDEALİZM
Hegel bilimin yöntemi ne olmalıdır? sorusuna takılıp kalınmamasını söyler. Çünkü felsefenin konusu olan varlığın bütününe yönelince yöntemin ne olacağı kendiliğinden belli olur. Bu yol da diyalektiğin yoludur. En tümeli (varlığı) düşünmeye çalıştığımızda karşımızda diyalektiği buluruz.Ona göre her objenin arkasında bir ide saklıdır. İşte düşünce, objenin arkasındaki ideyi kavramaktır. Her obje akılsaldır. Böylece her akli olan gerçektir. Her gerçek olanda akılsaldır. Aklın yasalarıyla varlığın yasaları bir ve aynıdır. Bu nedenle felsefi düşüncede dışarıdan gelecek araca gerek yoktur. Düşünme kendi kendisinden beslenir. Hegel’e göre akıl dışında herhangi bir bilgi edinme yetisi yoktur.
Hegel’e göre nesnelerin tümü 3 evreye ayrılır. Bu da 3 bilgi türüne karşılık gelir.
1-) Salt Matematik – Salt mantık bilimi düşüncenin formlarıyla ilgilidir. Zaman ve uzay içinde değildirler. İdeal olan şeylerdir. Gerçek nesnelerdir. Bu ilk aşama tez’dir.
2-) Doğa bilimler objelerle uğraşır. Salt form olan uzay ve cisimler dünyasının temelini oluşturur. Bu aşama anti sentez’dir.
3-) İde (Ruh – Geist) üzerindeki bilgi kavramlar ve nesneler dünyasındaki karşı olan şeyler, bu ruh alanında birbirleriyle uzlaşır. Bu aşama da sentez’dir.
AUGUSTE COMTE (1798 – 1857) VE POZİTİVİZM
Comte felsefesinin amacı toplumun yeniden düzenlenmesidir. Bunun için toplumu yöneten yasaların bilgisini, toplumu konu edinen bir bilimi gerektirir. Bu bilim içinde yeni bir bakış açısı, yeni bir felsefe anlayışı zorunludur. Yani bilimsel düşünce ve toplum yeniden düzenlenmelidir. Comte bu felsefi anlayışına pozitif felsefe adını verir.Comte göre, bilimin amacı olgular arasında var olan sabit ilişkileri belirlemek değil, doğal yasaları bulmaktır. Bu amaç yalnızca deney ve gözlem yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu yolla ulaşılan bilgi pozitif bilgidir. Pozitif bilgi ile gelecekteki olayları önceden bilmek mümkün olacaktır. “Bilmek önceden görebilmek içindir, önceden görebilmek de düzenlemek içindir” sözü Comte’un felsefesini özetler.
Comte kurucusu olduğu Pozitivizm ile gözlenebilen olgulardan hareket eder. Pozitif felsefe insan zihninin tarih sürecinde geçirdiği 3 evrimsel aşamayı ifade eder. Buna göre bu felsefenin temelinde 3 yasa vardır. Teolojik, Metafizik ve Pozitif aşama.
- İlk dönem olan teolojik dönemde; insan her fenomeni doğaüstü nedenlere, kutsal güçlerin işi olarak açıklama girişiminde bulunur. Tüm doğa olayları ve evren, doğaüstü güçlerin veya tanrıların işi olarak görülürdü. Comte bu dönemi insandaki çocukluk dönemine benzetir.
- İkinci dönem olan metafizik dönem; teolojinin (dinin) düşsel aşırılığıyla pozitif aşamanın bilimsel akılcılığı arasında bir geçiş dönemidir.
- Üçüncü dönem olan pozitif dönemde; fenomenler arasındaki sürekli ilişkiler üzerinde durmuştur. Amaç her şeyi kapsayan tek yasayı bulabilmektir. Bu aşamada akıl, metafizik ile ilgili hiçbir düşünceye değer vermez. Sadece fiziksel bilimin yöntemini izler.
Toplumsal yapının gelişebilmesi için metafiziğin bırakılması ve gelişmeyi engelleyen bu aşamanın aşılması ve pozitif bilim safhasına geçilmesi gerekir. İşte evrene bilimsel açıdan bakıldığı zaman toplum yeniden düzenlenebilir ve toplumun ilerlemesi mümkün olabilir.
Comte aslında bir tür insanlık dini kurmak istemiştir. O bu dinde Tanrı yerine insanlığı, din adamları yerine bilginleri koymuştur. Ayrıca Comte Sosyolojinin temellerini atarak bu bilimin kurucusu sayılmıştır.
KARL MARX (1818 – 1883) VE DİYALEKTİK MATERYALİZM
Karl Marx’ın diyalektik materyalizmi tarihin ekonomik yorumuna dayanır. Onun bu yorumuna determinizm denir. Marx’ın determinizmi maddecidir, metafiziği kabul etmez. Bu yorumunda tarihin seyrini belirleyen ekonomik değişimler ve dönüşümler olduğunu söyler. Bu yorumunu da Marx, Hegel’in metafizik diyalektiğini maddeciğe dönüştürerek yapar. Tarihi işçi ve işveren kesimin çatışması olarak görür.Marx’a göre, varlık bilincin dışında ve bilinçten bağımsız bir gerçeklik olarak vardır. Bize düşünceyi veren maddedir. Düşünce beynin bir ürünüdür. Madde değiştiği için düşünceler de değişir. Maddenin var oluşu harekettir. Hareket olmadan madde olamaz. Madde olmadan da hareket düşünülemez.
Evrenin gelişmesinin de diyalektik biçimde olduğunu söyler. Bunu Tez-antitez-Sentez ile açıklar. Fakat bu gelişmeler Hegel’in söylediği gibi ruhta değil de madde de oluşur. Evren olmuş bitmiş bir şey değildir. Diyalektik biçimde sürekli ilerleyen bir süreçtir. Olaylar arasındaki bağlantılar zorunlu yasalardır ve özü hareket olan maddenin zorunlu değişim yasasını kurar. Değişme her zaman karşıtlıkların çatışmasından doğar. Karşıtlar bir arada bulunur ve birbirlerine dönüşürler.
Diyalektik materyalizm evrenin ve onun yasalarının bilinebileceğini savunur. Evrende bilinemeyecek bir şey yoktur. Yalnızca henüz bilinmeyen şeyler vardır. Bunlar da bilim ve teknik ile bilinebilecektir. Bu görüş ile idealizme karşı bir görüş sergilemiştir. İdealizm evren ve yasalarının bilinemeyeceğini söyler.
NİETZSCHE (1844 – 1900) VE NİHİLİZM
Nietzsche felsefesi kendi çağına egemen olan tarih anlayışına ve bütün değerlere karşı bir çıkışı ifade eder. Onun amacı bütün insanlığı kurtarmak, onun akılcı uygarlıktan uzaklaştırıp, kendisinin ne olduğu üzerinde düşündürmektir. Örnek alınması gereken, Sokrates öncesi Yunan felsefesi ve kültürüdür. Özellikle Sokrates’in akılcılığına ve Hıristiyanlığın bütün değerlerine karşı çıkar. Bu karşı çıkmayı erdemli insanın vasfı olarak görür. İnsanlığın amacının, gücünün sonuna varmak değil, daha yüksek değerlere erişmek olduğunu söyler. Ulaşılması gereken en yüksek değer de yaşamsal değerlerdir. Büyük insan bu değerleri yaratandır. İnsan kendisini yok ederek bu değerleri yaratabilir.Kısacası Nietzsche; insanlara yeni değerler, yeni amaçlar getirmeye çalışmıştır. Bu aşama da var olan değerlere özellikle Hıristiyanlığın bütün değerlerine karşı çıkar. Çünkü bu değerler yaşamı ortadan kaldırır. Bu değerlerin arkasında güçlü ve bağımsız olanlara karşı güçsüz olan yığınların kendilerini koruma içgüdüleri vardır. Ona göre insanlıkta ilerleme olabilmesi için güçlü bağımsız insanların egemenliğinde bir topluluk olması gerekir. İnsan kendisini yenileyecek ve aşacaktır. Her varlık kendisinden üstün bir şey yaratacaktır. Fakat insanın üstün insana ulaşabilmesi için kendisini yok etmesi gerekir.
* Farklı Kaynaktan 19. YY Felsefesi
19. yüzyılın en tipik özelliği siyasi ideolojiler çağı olmasıdır.
18.yy.da aydınlanma sadece dine ve geleneğe değil, siyasi otoriteyede başkaldırarak devletin gücünü azaltıp bireyin gücünü arttırmayı amaçlamıştır. O yüzden de siyasette ve ekonomide liberalizmin yıldızı parlamıştır. Ancak arzu edilen eşitlik, güvenlik yine sağlanamamıştır. Buna tepki olarak 19.yy.da sosyalizm ortaya çıkmış ve eşitlik kavramına önem vermiştir. 19.yy liberalizm ile sosyalizmin çekiştiği bir ideolojiler çağı olmuştur.
GENEL ÖZELLİKLERİ
1. Sosyal ve siyasal sorunlara yönelme ideolojilerin öne çıkması.2. Olgulara dayalı bilim anlayışı.
3. Din ve geleneğe karşı olma.
4. Yeni kültür ve insan tipi arayışlarına yönelmedir.
Döneme Damga Vuran İsimler: Saint-Simon, A. Comte, K. Marx, S. Kierkegaard, F. Nietzsche, H. Bergson, J.Bentham, W. James, J. Dewey, C. Darwin, H. Spencer.
Tarih: 2016-03-02 01:56:17 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx